Jannah Theme License is not validated, Go to the theme options page to validate the license, You need a single license for each domain name.
Aktüel

Akdeniz ve Orta Avrupa’nın zarif karışımı; her köşesinde başka bir zamanın izlerini taşıyan Zagreb

Kaan İNCİLİ

Bu yazıda size yalnızca Zagrebi değil, aynı zamanda vakte direnen taş sokakları, neşeli tramvay çanlarını ve her sabah kahveyle başlayan o telaşsız hayatı anlatacağım.

İlk durak her vakit olduğu üzere şehrin kalbi olan Ban Jelačić Meydanı. Kiremit çatılı binaların arasına saklanmış bu geniş meydan, Zagrebin ruhunu birinci bakışta sunuyor size. Şehrin en işlek buluşma noktası. Herkes burada birilerini bekler, herkesin yolu buradan geçer. Yalnızca beşerler değil, vakit da bu meydandan geçiyor üzere.

Buradan yukarı doğru yürüdüğünüzde sizi Gradec ve Kaptol mahallelerinin birleştiği o muhteşem üst şehir bölgesi karşılıyor. Taş döşeli sokaklar, pastel renkli konutlar, sanat galerileri, ve Arnavut kaldırımları arasında yürürken, güya Prag’ın romantizmi ile Ljubljananın sadeliği arasında bir yerde buluyorsunuz kendinizi.

Şehrin en önde gelen yapılarından St. Mark Kilisesi, çabucak gözünüze çarpacaktır. Mozaik çatı kaplamasıyla neredeyse bir tablo üzere durur. Renkli kiremitlerle yapılmış bu çatı Hırvatistan, Zagreb ve Slovenya armalarını taşır. Özellikle akşam ışıklarında bambaşka bir atmosferde izlenmeyi hak eder.

Bir şehri keşfetmenin en keyifli yollarından biri de yukarıdan bakmaktır. Bunun için Lotrščak Kulesine çıkmayı unutmayın. Her gün tam öğle saatinde bu kuleden top atışı yapılır ve bu gelenek 19. yüzyıldan bu yana hiç aksamamıştır. Kulenin doruğundan bakınca, güya Zagreb avuçlarınızın içinde üzere hissedersiniz.

Ama bu şehirde en az şehir kadar etkileyici olan şey tramvaylardır. O mavi tramvayların çanı çalınca, şehir güya nefes alıyor. Özellikle sabah saatlerinde, elinde kahvesiyle işine giden insanların arasında bir tramvaya atlayıp şehri yavaşça izlemek, Zagrebin ne olduğunu size tek başına anlatabilir.

Kahve demişkenZagreb bir kahve şehridir. İtalya ile yarışacak kadar güçlü bir kafe kültürü vardır burada. Tkalčićeva Caddesi, bunun en güzel örneği. Yan yana dizilmiş butik kafeler, barlar, restoranlar ve hepsi dolu. Çünkü Zagrebte hayat, kahve eşliğinde konuşularak akar. Kaygısız değil ancak telaşsız.

Biraz farklı bir tecrübe ararsanız, sizi Ayrılık Müzesi (Museum of Broken Relationships) ile tanıştırmak isterim. Duyguların sergilendiği bu yer, eski aşkların, yarım kalmış hikâyelerin müzesidir. Her bir nesne, bir aşkın izini taşır. Tahminen kendi hikayenizden bir parça da burada sizi bekliyordur.

Alışveriş için uğramanız gereken yer ise Dolac Pazarı. Her sabah kurulan bu klasik pazar; taptaze meyveler, konut yapımı reçeller, peynirler ve rengarenk çiçeklerle doludur. Üstü kırmızı şemsiyelerle kaplı tezgahların arasında dolaşırken, güya bir Avrupa sinemasının sahnesindesiniz.

Ve elbette Zagreb mutfağı… Hırvat mutfağı deyip geçmeyin. Et ağırlıklı ama deniz ürünlerine de yakın bir kültür. Özellikle strukli isimli mahallî börek tarzı yemeği ve kulen adlı baharatlı sosisi kesinlikle deneyin. Bir de tüm bunlara eşlik eden bir kadeh mahallî şarap ya da rakija eklenince, sofralar ayrı bir keyfe dönüşüyor.

Günübirlik kaçamaklar mı? Elbette var. Plitvice Gölleri, Zagrebe yalnızca iki saat uzaklıkta ve tahminen de doğanın bu kadar şiirsel olduğu nadir yerlerden. Yalnızca bir gün ayırın ve doğanın nasıl fotoğraf yapabildiğini görün.

Tatmadan Dönmeyin: Strukli, Kulen, Ajvar, Zagreb Schnitzel, Rakija

Görmeden Dönmeyin: Ban Jelačić Meydanı, St. Mark Kilisesi, Lotrščak Kulesi, Tkalčićeva Caddesi, Museum of Broken Relationships

Ertelemeyeceğiniz tek hayaliniz, sizi farklı ufuklara götürecek yeni seyahatler olsun.

Sevgiyle kalın.

patronlardunyasi.com

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu