Romantizmin başkenti, sanatın kalbi, tarihin en zarif sahnesi: Paris

Kaan İNCİLİ
Paris’te birinci Adımlar daima Seine’in kollarında olur. Zira Paris’i keşfetmenin en hoş yolu Seine Irmağı boyunca yürümektir. Irmağın iki yakasında uzanan tarihi yapılar, kentin ruhunu yansıtır. Bir yanda Gotik ihtişamıyla Notre-Dame Katedrali, başka yanda sanatın mabedi Louvre Müzesi. Bir köprüden başkasına geçerken, kendinizi bir romanın içinde üzere hissedersiniz.
Seine’in kıyısındaki kitapçılar (les bouquinistes) eski kitaplar, kartpostallar ve Paris’in nostaljik hatıralarıyla sizi karşılar. Burada gezinirken zamanın nasıl geçtiğini anlamayacaksınız.
İkonik bir güzellik arayanlar rotasını Eyfel Kulesi’ne doğru çevirebilir. Paris’in siluetine damga vuran Eyfel Kulesi, geceleri binlerce ışıkla parlayarak adeta bir mücevher üzere parlar. Gün batımında Trocadéro Meydanı’ndan kuleyi izlemek, Paris’e gelen herkesin ritüelidir. Daha bahadır olanlar, kuleye tırmanarak şehrin büyüleyici manzarasını kuşbakışı seyredebilir.
Şanzelize Bulvarı (Avenue des Champs-Élysées), Paris’in en ünlü ve görkemli caddesidir. 1.9 kilometre uzunluğundaki bu bulvar, Concorde Meydanı ile Zafer Takı (Arc de Triomphe) arasında uzanır ve Paris’in lüks, tarih ve zarafetle buluştuğu nokta olarak bilinir. Tarihi 17.yüzyılda Fransız Kralı XIV. Louis’nin başbahçıvanı André Le Nôtre tarafından tasarlanan bu cadde, vakitle Paris’in en itibarlı bölgelerinden biri haline gelmiştir. 19. yüzyıldan itibaren ise lüks mağazalar, tiyatrolar ve ünlü kafelerle dolup taşan bulvar günümüzde hem Parislilerin hem de turistlerin uğrak noktasıdır.
Sanatın ve tarihin izinde yol almak isteyenler ise Montmartre ve Louvre noktalarını kaçırmamalıdır. Paris’in sanatla iç içe olduğu en güzel semtlerinden biri Montmartre’dır. Dar taş sokakları, ressamları, bohem kafeleriyle burası tam bir ilham kaynağıdır. Sacre-Coure Bazilikası, buranın tepesinde oturan bir taç gibi tüm şehri selamlar.
Sanat demişken, Louvre Müzesi’ne uğramadan Paris’ten ayrılmak olmaz. Mona Lisa’nın gizemli gülümsemesi, antik heykeller ve muhteşem tablolar, burayı bir sanat âşığının rüyasına dönüştürür. Özellikle etrüsk koleksiyonu tüm giden dostlarıma şiddetle tavsiyemdir.
Paris bir lezzet cennetidir. Sabah kahvenizi Seine kıyısındaki bir kafede yudumlayarak ve yanında çıtır bir kruvasan yiyerek Fransızların şık yaşam tarzına ayak uydurabilirsiniz. Öğlen, klasik bir baget sandviç veya bir tabak soğan çorbası sizi doyurur. Akşam ise Eyfel Kulesi manzaralı bir restoranda boeuf bourguignon yahut ördek confit üzere Fransız mutfağının enfes lezzetlerini deneyebilirsiniz.
Paris’i unutulmaz kılan, büyük anıtları kadar küçük detaylarıdır. Dar bir sokakta keşfettiğiniz küçük bir kitapçı, Seine kıyısında rastgele oturup izlediğiniz gün batımı, Montmartre’da bir sokak ressamının size çizdiği portre… İşte Paris, böyle küçük lakin büyüleyici anlarla kalbinize yerleşir.
Paris’e geldiğinizde tek bir şey garanti: Burası sizi asla hayal kırıklığına uğratmaz. Çünkü Paris, yalnızca bir şehir değil, bir histir.
Tatmadan Dönmeyin:Kahve, Kruvasan, Boeuf Bourguignon, Soğan Çorbası, Istridye, Midye güveç, Ördek confit
Görmeden Dönmeyin:Louvre, Montmartre
Ertelemeyeceğiniz tek hayaliniz, sizi farklı ufuklara götürecek yeni seyahatler olsun. Sevgiyle kalın.
patronlardunyasi.com